24 Ağustos 2014 Pazar

Tuzluçayır'da Bir Akşam

Gökyüzü yeryüzüne karşı bütün donanımlarıyla taarruza geçmiş ve ilk gözüne kestirdiği Mamak civarı olmuştu. Yoksa yağmur damlalarının insan vücudunda bıraktığı acıyı anlatmak mümkün değildi. Bu bildiğin savaştı. Ve bu savaşta arada kalan Semih, kendini can'siperane Erkan abinin kahvesine attı.  Şükür; sığınak, ilkyardım; çay.

Meteoroloji deneyimsel verileri (ki bu istatistiksel veri oluyor) bilim süzgecinden geçiren hatta geçinen kurum olsa da hayatın deneyimleriyle hiçbir şeye kesin gözüyle bakmayan Semih tabi ki sallamamıştı sağanak uyarılarını. Çünkü bugüne kadar neyi salladıysa dönüp dolaşıp götünde patlamıştı. İşte deneyimin duygu süzgecinden geçirilmesi bu. Fakat bu konuda akademik çalışma yok.

Ertan abi kahvede çarşafa müsade etmeyince çayın yanına samsun parlattı Semih. Gerçi kapalı alanda tütün mamülü yasak olsa da Ertan abi müşteri kaybetmemek için bu yasağı pek sallamamış, baba yadigarı kahvede yasak sonrası tek değişiklik metal küllüklerinin yerini çay altlıkların alması olmuştu. Burası Mamak'tı. Çöplüğü, cezaevi, askeri ve bitirimi ile meşhur, dayağını tatmadan ayrılmayı tavsiye etmeyeceğimiz gözde bir kuyu.

Semih ikinci çaya müteakip üçüncü samsunu ateşlerken yağmur yerini ceviz büyüklüğünde doluya bırakmıştı. Gökyüzü kararlıydı. Çiçeğe durmuş dalları kıracak, ürünün pazar fiyatını yükseltecek, halkın alım gücü düşecek, anarşi boy'gösterecek, hükümetler devrilecek ve yeryüzünün sonuna doğru koşar'adım yaklaşılacaktı. Kanalizasyonlar durumu çoktan anlamış, logarlardan pislik kusuyor, elektrik umutsuzca gidip geliyor, Mamak sonun başlangıcına evsahipliği yapıyordu.

Dördüncü sigaranın üçüncü nefesi Semih'in cigerleri ile buluşurken beş yüz metre ilerideki evine ilk su dalgası merhaba demişti. İki göz odanın birinde Semih diğerinde güvercinler kalıyordu. Kentin kıyak kuşcularından ustaca çaldığı güvercinleri bu odaya kapatıyor, müşteriyi kepçeleyince güzel fiyattan okutuyordu. Limonu, arabı, paçalısı, mardini derken Semih'in bir göz odasında beş tane cillop gibi doğan slx yatıyordu.

Televizyonda bonzai haberi dinlerken nereden çağrışım yaptı bilinmez ama aklına güvercinler düştüğü anda kendini sokakta buldu Semih. Siperden çıkan Semih'i gören gökyüzü taarruzun şiddetini artırdı.  Semih adımlarını sıkıştırarak karşılık verdi. Bahçe kapısını açmak gibi bir alışkanlığı yoktu, üzerinden atladı. Güvercinlerin olduğu odaya yöneldi. Kapıyı açtı.

Oradaydılar, tavana yakın tüneğe dizilmiş halde gökyüzünün göğsüne takılacak madalyayı andırıyorlardı.




Çağdaş Ünbal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder