28 Kasım 2013 Perşembe
Ardından.
ayfer,
elif gitti
kurumuş göllerim vardı
şimdi çöllere sahibim
yitip gitti
katlanılabilirliği kalmadı hayatın
soldu çiçekleri
Rumi'nin gül bahçelerinin
benim göğsümün orta yerine saplanmış
bir dal karanfil
gül bahçelerine oldukça uzağım
bir yol olup gitti
yol kenarında tezgah açan ne düşünür
şimdi bildim
bildim hızla akmasını yolun
sabit durmayı ayfer
uğramamasını kimsenin -bildim-
rüzgâr duruldu
yanaşabilir takalar rıhtıma
sezon bereketli olsun
artık bütün balıklar ölü gözle bakacaklar
gördüm
gördüm çekilmesini canın tenden
çıkarılmak neymiş sudan -bildim-
zigonun bir ayağı kırılmıştı
yapıştırmıştım bi güzel
halen sallanır
şimdi bildim ayfer
ne demekmiş bir kez kırılmak.
elif gitti.
Çağdaş Ünbal
24 Kasım 2013 Pazar
Kanayan Gök Gördüm Düşümde
ayfer'e
hangi bulut gölgeler yüzünü
ikindi güneşini sıyırır gözlerinden
ve hangi rüzgârdır ki
kokunu çalıp
esirger benden
gelmeyeceksin, biliyorum
çayı fazla bekletmem artık
çayı fazla bekletmem artık
yine de
akşam üstlerini seninle eylerim
ki akşam üstleri
zemherisidir aşk mevsimlerinin
senden uzakta aşk şiiri kurmak
sıcak ülkelere ulaşması değil göçmen kuşların
kanat çırptıkça azalması sayılarının
yağmur değdikçe kırılması kanatlarının
ve elbet hasret
en çok da akşam üstleri öpüp başına koyduğu
senden uzakta aşk şiiri kurmak
sıcak ülkelere ulaşması değil göçmen kuşların
kanat çırptıkça azalması sayılarının
yağmur değdikçe kırılması kanatlarının
ve elbet hasret
en çok da akşam üstleri öpüp başına koyduğu
muskasıdır şair bozuntusunun, bilirsin
yüzünü güneşe dönsen
kör öleceğim.
Çağdaş Ünbal
yüzünü güneşe dönsen
kör öleceğim.
Çağdaş Ünbal
Fikirden Öte Yolcu
bir yol var, biliyorum
fikirden öte
-misal-i kırlangıç
yağmura yenik düşen kanatların altında-
Kabil'in rolünü yazan
Habil'e saflık bahşetmiş
ve biz
günlerin cenderesinde kaybettikçe
o eşsiz kokuyu
ve evet
Kabil bizim göbek adımız
İbrahim'in ateşi
bizim ormanımızdan beslendi,
çöl biziz
su uzağımızda
ve
tezgâhımız elmalarla dolu cennet boşaltan
böylece yırttık mağara önünde ağlarını örümceğin
kirlettik bahşedilmiş ne varsa
biliyorum, bir yol var
öte fikirden
kırlangıç misal
dökülür gibi gökyüzünden
Havva en çok Adem'e uzak
Adem, soyuna
yiten ne ise asırlarca
anca varabildik
leş dolu bedeninde güller yeşerten
toprağın hizasına
Çağdaş Ünbal
17 Kasım 2013 Pazar
Serçeler Üzerine
sana cennet muştulayan serçeler
neredeler?
farzet ki
su birikintisiydim asfaltta
-elbet yağmur sonrası-
ve üstelik
mesaiye yetişmeye çalışan bir memurun
kırkiki numara yürek sıkıntısı değdi orta yerime
suyun aciz kaldığı kirlere sahiptim ya
değmedi bir serçenin
muştu kokan gagası
işte öyle,
öyle kaldım
yol ortasında.
Çağdaş Ünbal
11 Kasım 2013 Pazartesi
Kelebeğin İntiharı
"yeşil reçete sahiplerine"
bir avucuma beş ceviz sığıyor
sabahları işe giderken mesela
kaldırımdaki köpeklerle üşümek işime gelmiyor
nar tanesi demiştim bir şiirde
hani kabuğunun dışında kalan
sonra geldi de aklıma
kabuk da üzülmüştür
sezdirmeden içindekilere
kızılca süzülmüştür
bir avucuma bir nar sığıyor
akşamları eve dönerken mesela
yalnızlığımı getirmek aklıma
hiç işime gelmiyor
bir avucuma iki hayat sığmıyor
sırf bu yüzden
ezanı enstrümantal dinlemek gibi
-seladan bağımsız-
bir başıma geçen günler
mandalina kabuğunda söndürülmüş sigaranın
hususi anlamları varsa eğer
evet burası orası
senden çok uzakta
bir başıma geçen günler
mandalina kabuğunda söndürülmüş sigaranın
hususi anlamları varsa eğer
evet burası orası
senden çok uzakta
kelebek için
intihar nedenidir sığdıramamak,
eksik kalması hayatın
ben pazara gidiyorum
bir kilo mandalina az geliyor satıcıya
yalnızlığıma yorup
para üstünü beklemeden uzaklaşıyorum
berber aynalarında asık yüzümü seyrediyorum
sohbette bahsi geçen stoperin izini
kaval kemiğimde arıyorum
-elbet stadyumlardan bağımsız-
erteliyorum sancıyı
mandalina kabuklarında sigara çoğaltıyorum
şiir yazıyorum
kanıksıyorum,
uzun diye ömrüm
saklanıyorum kozaya benzettiğim odama
yağmur sonrası su birikintisi değilmişim gibi asfaltta
acımıyor gibi yaparak parmak uçlarım
sırf elim sığıyor diye cebime
utanmadan yaşıyorum.
Çağdaş Ünbal
kanıksıyorum,
uzun diye ömrüm
saklanıyorum kozaya benzettiğim odama
yağmur sonrası su birikintisi değilmişim gibi asfaltta
acımıyor gibi yaparak parmak uçlarım
sırf elim sığıyor diye cebime
utanmadan yaşıyorum.
Çağdaş Ünbal
4 Kasım 2013 Pazartesi
Ayva ve Yalnızlık Üzerine İçsel Yolculuk
sana bu şiiri
karanlık bir odadan yazıyorum
ve migrene
daha migren ismi konulmadı
apranax dediğin
denenmedi part-time çalışan fareler üzerinde
sahi sevgilim
bir ayva neden fazla gelir adama?
sana bu şiiri
balkonumda yazmak isterdim
ikindi güneşiyle sarmaş dolaş
ve güneşe dönerek yüzlerini
kalplerini aydınlatan yezidiler gibi
ki daha o zamanlar
allah karar vermemiş adem'in akıbetine
zülfikar ham demir kırklar meclisinde
sahi sevgilim
bir ayva neden getirir aklına bunları adamın?
getiriyor işte
adam ayvayı bir başına bitiremeyince
yalnızlığından çıkıyor yola
ve ben biliyorum
yalnızlıktan çıkılan yollar
seyyah oluyor
sana varmayan
neden
bir ayva
haddinden fazla
gelir adama?
Çağdaş Ünbal
3 Kasım 2013 Pazar
Gün Dökümü
zamanın içini doldurur gibi ölülerle
geçiriyoruz kancasını günlerin birbirine
çürüyoruz
nar misali
hayata temas ettiğimiz yerden
Çağdaş Ünbal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)