30 Ocak 2014 Perşembe

13 Ocak 2014 Pazartesi

Mezarıma Güller Ekeceğim



üçe dört adım sanıyordu ebadını dünyanın
ve perdeleri kapalı
sigarasını düşürmeden ağzından
uzun uzun şiir okuyan bir adamdı mevcudu

kaldırıp başını baksa tavana
yıldız kelimesi havada kalırdı olmayışıyla
uzun uzun şiir okuyan adamın dünyasında

volta halıyla sınırlıyken
göl gökyüzünün rengini alsa doyasıya,
türlü kuşlar uçuşsa üzerinde
ve minik bedenleri gökyüzüne boyansa
üstelik bunlar zarifoğlu'nun çocuk masallarından bir sayfa gibi olsa
9mm'lik bir mermi edasıyla saplanır mıydı yaşama sevinci
üçe dört adımlık dünyasında
uzun uzun şiir okuyan adamın yürek denilen uzvuna

ölüsünü kırkında kendisi buldu 
uzun bir şiirdi, uzanmış yatıyordu
kendi omzunda taşıdı ağırlığını
ve elleriyle serpiştirdi toprağı 
üçe dört adımlık mezarına kendisinin



Çağdaş Ünbal

12 Ocak 2014 Pazar

Gün Deviren

                                               

elif'e


şiirle besleniyorum
ki elifi elifine rutubetli

başını yaslasan
çürüyen yerlerine aynaların
ben bütün ikindiler susar, uyurum
kendime seni anlatmaktan bıktığım günler var

sigarayı unutup yaktığım hayallerinden özür de dilerim
ve sulamayı unuttuğum çiçeklerden
ilmik ilmik kanayan kaldırımlar görüyor gözlerim
ne olursun bir ucundan tut düştüğüm yerlerin

anestezinin etkisini göstermesini beklerken
yokluğunla sarsıldı ameliyathaneler
-artçıları koy gömlek cebime-
yokluğun bizatihi kafi
elimi yaramdan alamadığım günler var

dudağımın kenarında ismini
evet, ismini
tespih etmişim
yeter dileme sürdüğün ayrılık
karanlığında kendimi gömdüğüm günler var.



Çağdaş Ünbal


http://www.youtube.com/watch?v=jusHzZL0L_w

7 Ocak 2014 Salı

Teknik Olmayan Sırlar Kuşağı Bir


sigarayı azaltın
yalnızken ikinci yeniye bulaşmayın
gözlerini yumarak türkü söyleyenleri dinlemeyin
otomatik ödemelerinizi iptal edin
fesleğeni sadece sabahları sulayın
akşam üstleri uyumayın
yürürken ıslık çalmayı kesin
kahvaltıya özen gösterin
yol sorana tarifi daha ayrıntılı verin
fanzinleri biriktirmeyin
radyonun sesini sakın yükseltmeyin
mümkünse telefonu ayağı sallanan masanın altına koyun
apartmanın merdivenlerini saymayın
yağmurun bilimsel yanlarını araştırın
mandalinayı ayrıntılı temizlemeyin
sabahları Berkin'e günaydın deyin
küllüğü belirli aralıklarla yıkayın
çay suyunu musluktan koymayın
ekmeği cezaevinin fırınından alın
kişisel gelişim kitapları okumayın
çöpçülere kolay gelsin derken gözünüzü kaçırmayın
dijital fotoğraf makinenizi sokun! kılıfına
pazarda üç liralık olsun mu diyen esnafı kırmayın
kabak tatlısından nefret etmeyin
Neşet'i anladığınız kadar Leyla'ya hak verin
netten kitap almayın
su faturasının son ödeme tarihini muhakkak geçirin
evinizde tütün kolonyası bulundurun
sokak köpeklerinden korkmayın
mevsimlere fazla yüklenmeyin
tespihe hor bakmayın
küfür bazen gereklidir, sakınmayın
rüya tabirleri kitabını nihale olarak kullanın
muhabbet kuşu sektörüne destek vermeyin
amatör küme maçlarını izleyin
duşta ağlamayın
sigarayı azaltma fikrini tekrar gözden geçirin
"yalnızlık Allah'a mahsus" söylevini sorgulayın.



Çağdaş Ünbal

2 Ocak 2014 Perşembe

Sen Bendir Çalmazken Benim Duyduğumdur.


sen gülerken
gözlerimizin temas etme ihtimaline karşı
-bir avuç zencefil eşeledim fesleğene-

avuçlarımda su verdim kırlangıçlara 
tuttum 
uzak sahil kasabalarını düşledim -adettir-
kar altında harlanan yüreğime
ekmek ufaladım 
bakma öyle -berekettir-

leyla kim diye sordum sonra
soluksuz cevapladı yarım kalmış elma
çok diş izi çıkardım yaralarından -sen sorma-

voltada kırdım bacağını umudun
payıma düşeni almadım ya gülüşünden
bırak yürümeyi
kalkmasın istedim bir daha ayağa 
yoksa ne volta bitiyor
ne sen bana gülüyorsun
bu öyle bir döngü ki
hangi çiçeğe uzansam
adın yankılanıyor kulaklarımda
gözlerime otağ kuruyor 
tahliye olmanın sevinci 

söylesene leyla
kim bu hikayede bülbülün katili?



Çağdaş Ünbal