21 Haziran 2014 Cumartesi

Gecenin Ardından Gelen



şehir
perdelerini
sana açar,

soluklanır içimde dünya telaşesi.




Çağdaş Ünbal







19 Haziran 2014 Perşembe

Düş'ün Estiği


en beğendiğimiz vakit akşamüstüydü
kederler 
kavaklar boyu polen
herkeste bir alerjik akut 
ne kadar takvimize
ve dizi formatında baharlar

oysa kervanlara saldırırdı yıldızlar
hallaç eder, savururdu
bir zamanlar öyleydi
ince hastalığa sürüklerdi adamı, sevdalar

ne zaman ki
pirinç ayıklarken taşı incitmeyen kadınlar,
kenarlarını gün'aşığı sarmış
daracık bir yoldan
ufuk çizgisinin üstünü örtmeye gittiler bir bir
o gün
çölü şehre taşıdı kırlangıçlar

kuraklık,
mevsim normallerinin üzerinde seyretti
ve artık kimse
kızına çiçek adını vermedi asla.




Çağdaş Ünbal



11 Haziran 2014 Çarşamba

Bir Garip Doğum Günü Hediyesi


kuşlar elif baktığında
-ki bu papatyaların boynunu eğdiği andır
sağanaktan sonra-
kiraz sapını andıran kanatlarımla
gök kuşağını asmaya çıkacağım gökyüzüne

kuşlar elif baktığında diyorum
ÇÜNKÜ bu
kuyunun Yusuf zamanıdır
yani;
Yusuf'un parmakları birer şamdan
karanlık ve ıslak duvarlarında kuyunun,
ay büzülmüş, sığmış gibi gözlerine
Yusuf mu kuyu'dadır
kuyu mu Yusuf'da

bir garip muammadır aslında
ankara'dan bakınca,

sonra neresinden bakarsan bak
çürümüş kiraz yaprağını andıran kulaklarıma
sarhoş bir çarşambanın gece yarısı
düşsün diye Yusuf'un sesi

kuyu derin
Yusuf allah dostu
ve şirk;
-the person you have called can not reached at the moment please try again later-




"Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı." Sure12/Ayet35




Çağdaş Ünbal



9 Haziran 2014 Pazartesi

Hasrettir.


çünkü bahar
bacımın gözlerinde soluklandı bütün kış
ve aç
mevsimsiz sarılmalara

saksısını büyütmeli sardunyaların.



Çağdaş Ünbal


6 Haziran 2014 Cuma

Gökyüzüne Küsen Çiçekler.


şirke koşasım geliyor dört nala
serv mağarasında bir yılan olup 
anlaşılmayı ummak adına. 


pencere pervazından sarkan çiçek
intihara meyletmişse kim bilecek

onlar ki gökyüzünü ortalayanlar
ısınmış tüfek namlusu gibi yanarken bakışları
serin bir söğüt gölgesine
yahut göle kıyısı olan bir köye-
sığınmayı dilerler

çatışmadır-
sağ kalanlar gökyüzüne bakmayı sürdürürler
zafer alametidir bi bakıma
kansız geçen çatışmanın sonrasında
ve belki kalan günlerinde
kahverengi gözlerini toplu iğneye iliştirip
asarlar bir ucuna gökyüzünün

ayrıca
düğünden erken kalkmak
psikiyatriye temel,
pencere pervazından sarkan çiçek
intihara delil
OLUŞTURMAYABİLİR.

yaşamak,
kek kalıplarına sığıp
pencerelerden taşan
uzun ve sancılı bir intihar biçimidir belki

bunu kim bilecek Ayfer
ölür gibi yaşayanlardan başka




Çağdaş Ünbal

1 Haziran 2014 Pazar

Fikr'i Derya


serin bir yaz ikindisi
beyaz boyaları tuzdan kavrulmuş
ve elbette mağrur bir vapuru düşünmek -denizde-
düşünmek,
kapı önlerinde bekleşen bütün kadınların fikrinde -denizi-
düşünmek bozkırın susuzluğunda

ey mavisi denizin
yağmura döl olacaksın
-coğrafyam şairliğimden iyidir,
bilirim-
gök yağmura gebe düşecek ya
dağılacak pazar yeri
saçakları dolduracak kuşlar
çatılar toz dökecek

ve ben
ellerimi gömüp cebime,
sessizce çekilen ah'ların kıyısında it gibi gezeceğim

tersaneye çekilmiş insan bedenleri
birer ikişer salınacaklar gökyüzüne,
bir baba eli dolu dönecek eve

heyhat,
ey yüreğim!
bak da gör
bak da gör nasıl tutunur insan yaşama
kapı önünde yahut vardiyada
denizin ortasında belki
belki bir kaç tonluk teknenin altında
nasıl düşler yağmurun incecik düşüşünü

ey yüreğim
sen ki
baştan ayağa hem kiri hem pasısın adem'soyunun
bak da kör öl.





Çağdaş Ünbal