2 Kasım 2021 Salı

Sızladığıdır.

 


balık tezgâhlarına uzun uzun baktığın bir akşamüstü

kederli ellerin elbette hayatta

tezgahta sıra sıra izmarit, torik ve mersinlere bakınca

ve sen gözlerini yıkıp baktıkça

gidecek yerinin olmadığı anlaşılıyor

sanırsın bütün hâl bunu fısıldaşıyor


küskün bir ağaç gibi 

ellerini sarkıtıp gövdenden

geldiğin yöne doğru döküyorsun yapraklarını


dükkan önleri kürünmüş

ve olur olmadık sokak uçlarında

kirlenmiş kar öbekleri

oradan geçişinin aynası

bakıp 'dünya kirlidir' diye iç geçirdiğin 


sokak lambalarının altından hızla geçen insanlar

yetişme telaşına eklenmiş ayaz

herkesin gidecek bir yeri var' hissi

ve avucunda tuttuğun soğuk anahtar


iğdiş edilmiş hayatının şanlı nişanesi

yalnızlığın,

yetsin istersin

verip sırtını bir duvara 

dünyanın geri kalanına ilenerek

duvarları ısıtırsın

dişlerini fırçalayıp uyuyamazsın çünkü

bu yazılı olmayan bir kuralıdır mağlup olmanın




Çağdaş Ünbal





26 Ekim 2021 Salı

Şizofrenik Konuşmalar 587

 

mezarlık yanından geçerken radyosunu kısanlara;


ölüler

müzik dinleme konusunda

yaşayanlardan

daha

iyiler.


merhabaya aç gözlerle başını dik tutanlara;


karıncaları ezebilirsiniz

başınızı kaldırmayın.


*Perdeleri çekeyim mi?

-Akşam mı oldu?

*Hep oluyor. 

-Doğru. Çekme.


 melek zayiatı: sarhoşlayınca düşen baş tarafından ezilmiş.

*günahları yazandır umarım. 


-Güneş dağları aşınca bize dil çıkarıyor mudur? 

*Sanmıyorum. 

-Sence de muzip bir tarafı yok mu?

*Muzip olduğunu nereden çıkardın?

-Ebelemece oynamasından.

*Kiminle? 

-Bulutlarla.

evet. evet. 


Sincaplar özelinde bütün hayvanat bahçeleri kapatılsın. 

*İdari personel kalabilir.


-Benzin fiyatlarındaki artış cinsel hayatınızı etkiledi mi?

*Hayır, ben hep 30'a kadar sayıyorum.

-Güldürmedi.

*Tamam. 


Bir türü yok. Bir türü olmasına da gerek yok.  





4 Ekim 2021 Pazartesi

Kış Rüyası.

 


limon kabuğu kokardı ellerin
öykünürdü kış meyveleri
bana hava hoştu 
çünkü yağmur çiselerdi öğleden sonraları
düşlerin buğulanırdı senin
konuştukça 
buhar salınırdı 
dudaklarının arasından
dünya ısınırdı
ben genişlerdim
pabuçlarım vurmaz
dişlerim sancımazdı
ellerim de genişlerdi 
ormanları kucaklar
dere yataklarınca uzanırdım
ben böyle estikçe sana dair
senin ellerin inatla kokardı
susardık.

doygunluğu hisseder
kalabalıklaşırdık parklarda
kuşlar bir yandan
çocuklar bir yandan
ellerini avuçlarıma alırdım
sonsuz bir limon bahçesi olurduk böylece
dalları dolu 
toprağı bereketli
bir yanı boydan boya deniz
susarlardı
biz duyardık. 

vakti sayardık gece olunca
aydınlığın bıraktıklarını kemirerek
korkardık,
saçlarımı okşardın
vahşi bir hayvan gibi titrerdi deniz
bütün rüyalardan kaçardık
toprak ve biz
gebeydik güneşe
sancımız rüzgarla savrulurdu

yalnızlaşır
ikimiz kalırdık
şuncacık odada
kaçınılmaz rüyalarda.



Çağdaş Ünbal



3 Eylül 2021 Cuma

Güz Öncesi Güzelleme.

 

şarabı ılık sevmen mecburiyetten
içeri aldığın ayakkabılar da öyle
bu bizim evimiz değil, evimiz yok
hatırlamıyoruz şifresini rezidansların
bulamıyoruz kapısını aradığımız o yerin
bana teşekkür etmene gerek yok!

aynalara bakma artık.

avucumda biraz gönül kırıklığı
biraz umutla
dağların arasından aktım bozkıra
dağlar ne güzel,  dağlar ne gri
aynalara bakma artık
ovalardan sor kendini
tarlada kalmış ekinden, dalda yemişten sor
geçtiğim yollardan, ötelerden,
şiirden,

bir halk türküsünden sor. 

 



Çağdaş Ünbal

Ritmi Kaçıran Taylara Öğüt

 

aralık

tespih dükkanından yayılan sümbül kokusu
ve pirinç hanıyla 
yeni boyanmış bir kondu gibi direnen ankara 
yani düşmüşün başkenti

körebede incinen bileği var evlerin
bacalarında yanık heves kokusu
-hayır koku yok, görsel hafızam kokuyu promosyon veriyor-
buna aldırış etmeden salınarak iniyorum yokuştan
ellerimi koyacak uygun bir yer bulamıyorum
ceplerim müsait değiller 
bunun da sebebi benim

kişisel yanılgı ve yenilgilerden 
sizlerin dertlerine ortak bir kaç cümle çıkaramadım
üzgünüm

belki bir gün uyuşuk sineklerin vızıldadığı
avizelerin sıkıldığı
gidenlerin ayak izlerini halen barındıran bir çorbacıda
beni affedebilirsiniz
zorunda değilsiniz ama bunu çok isterim.




Çağdaş Ünbal








18 Haziran 2021 Cuma

Toprağın Suya Sustuğudur.

 

ovaya uyandığım bir sabah
terkedilmiş köy gibi durdum
yanmış evler ve
kimi çoktan yanmış evleri geçip
çocuk seslerinin asılı kaldığı geniş avlulara girdim
uzun soluklandım,
izlerini aradım

yanmış perde 
yanmış tencere ve kireç
yanmış vatandaşlık umutları
üstüme sindi yankısı çığlıkların
ve senin ellerinde is
ellerin ki
berelenmiş dala çamur
ekine su
ve kuş yemişidir
yabanda, dağda, taşta..

aklına mukayyet olacak
seni oradan başka bir yere götürecek
-kader diyebilirsin-
allahım peygamberlerin sonuncusunu
erken atamışsın' dedirtecek bu zulüm
gelip bende nihayete erdi.

ovaya uyandığım bir sabah
daha uyuyanları uyandıracak
yataklarını ters düz edecek bu çığlığı
salmak geldiyse de içimden
dilime tutturduğum bir dua ile 
geri döndüm bütün yolları

lanet olsun
yine defans. 



Çağdaş Ünbal

 

 



10 Mart 2021 Çarşamba

Sızı

 Merhaba. Halen burayı okuyan birileri varsa eğer 'sızı' hakkında bir şeyler söylemek isterim. 

Şah Hatayi' nin 'aynı cemin bülbülüyüz' dizesinden yola çıkıp bir sokakta yaşayan 14 insanın hikayesini anlatmaya çalıştım. Kimisi sıkıcı, kimi çarpıcı. Fakat yaşadığımız hayatın tam olarak özeti de bu. Sıkıcı bir hayatın olması onu değersiz ya da yaşanmamış kılmıyor. Var ve orada. Onlara..

Karakter karakter ele almak isterim geniş bir zamanımda. Şimdilik böyle. Umarım ulaşır, okuru bol olur. 

'aşk pazarıdır bu canlar satılır/satarsın bu canı alan bulunmaz'  

                                                                                       Yunus.