bir adam çiviyle ayasını yontuyor
üstelik ortada geçerli hiçbir kutsal ruh da yokken
daha evvel de
ayaklarına bağlanmış taşlarla
salonun orta yerinde durmuştu öylece
bazen suyun üstünde de nefes alınamaz'
diye not düşülmüştü ajandalarda
elbet herhangi bir cumartesi gününe ağustosun
güvercinlere bakmaktan başının döndüğü bir ikindi
toprağa mektup çizmişti adam
evet bazen toprağa mektup çizilir-de-
güvercinler onu taşıyamaz
yer yarılmaz,
kalkılır gidilir
belki uyunur
-siz de bilirsiniz.
hayır ağlamıyorum
onlar benim süt dişlerim
meyhanenin naylon masa örtüsünde ay düşledi adam
akşam olmak üzereydi
üstelik meyhanenin bir çatısı vardı
kalkıp gidilemezdi işte
siz de iyi bilirsiniz ki
kalkıp gidilemez genelde
yer çekiminden ilgisiz nedenlerle
-tam da o saatlerde
kimliği belirsiz kişilerce-
'sıkıldıysan televizyonu açayım'
diye yazılıyordu lisenin duvarına
lunaparkta bir lira karşılığı yumruklanan makinelerin karşısında
öfke biriktiriyordu adam
dokunsan ağlayacaktı ama
daha neşet ertaş'ın sağ olduğu günlerdi
bilirsiniz işte
insanı ayakta tutan şeyler vardır
onlar gider
siz duyma yetinizi kaybedersiniz
bir adam çiviyle şakaklarını yontuyor
siz de biliyorsunuz.
Çağdaş Ünbal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder