28 Mart 2013 Perşembe

Ayrılık Üzerine


Sevgilim
bu şehirde yağmur çiseliyor şimdi
senin bulunduğun yerde
belki güllük güneşlik bir hava
serçeler daha bir solist
güller daha canlı belki
belkisi yok
muhakkak öyledir
senin havasını soluduğun yerde
çiçeklerin solgun olması
ihtimal dahilinde değildir
burada yas havası var sanki
ve ben bilirim ki
hangi ayrılık vakti
yağmur düşüyorsa toprağa
gökyüzü feryat figansa yani
bu ayrılık hayır değildir

yazmaya başlamadan evvel
ayrılığımızın ne kadar saçma olduğunu
çok sağlam argümanlarla açıklayacaktım halbuki
bak yine romantizm koktu ortalık
zaten neşet ertaş öldüğünden beri
aklım fikrim değişti benim
ne olsa dertleniyorum
yağmuru bile ayrılığa yoruyorum baksana
bu gidişin bir sapağı falan olmalı sevgilim
sana dönen
biliyorum var, inanıyorum
şimdi olmadı fark ettim
ama güçlü bir iradeyle ilerliyorum
bir sonraki şiir yazma çalışmasında
çok sağlam argümanlarla anlatacağım
bu ayrılığın ne kadar zararlı olduğunu
ki İsraillin ülkemden özür dilemesi gibi
manşetleri süslemeyecektir benim senden özür dilemem
ve tartışılmayacaktır açık oturumlarda
gururlu haklılığım.

ve sevgilim
biliyorum işe yarayacak
bir eski zaman şairinden
alıntılar yaparak
boynuna asacağım şiir demeti
ki bir şair bozuntusunun
ayrılık üzerine yazdığı şiir işe yaramıyorsa
gidip çiçekleri sulamalı
çayın altına su çekmeli
tozunu falan almalı rafların
ve kaldırıp başını
gökyüzünü seyretmeli
çünkü sevgilim
bir şiire sığmayan ayrılık
ancak gök yüzüne sığar.


Çağdaş Ünbal 

26 Mart 2013 Salı

Yağmurlu Günlerde Ağlayacak Kadar Sevmek

utanılacak bir şey değildir elbet
yağmurlu günlerde ağlayacak kadar sevmek
durup durup sevgilim diye seslenmek olmayan sevgililere.

sen şimdi durup dururken sevsen güzel bir kadını
şiirler derlesen gecelerce kitaplardan
aktarlarda sabahlasan
rüyalara yönetmenlik etsen
sevsen
anla işte
daha önce başından geçti bilirsin
canlı kanlı bir bahar sabahı gibi seversin
henüz denenmemiş bir dans figürünü icra eder gibi
çiçekleri dökülen ağaçların altından ıslık çalaraktan yürürsün.
gündüz hayalinde gece düşünde
dalda çiçekte kuşta kanatta
toprakta tohumda
anlayacağın hayatın içinde yer versen bu kadına
anla işte fazla mesaiye girmiyor sevda kitabında.
yağmur yağarken ağlayabilecek kadar sevme mertebesine erişiyorsun
yani ölmemişken daha 
gömseler toprağa seni
papatya olarak bitersin oracıkta
bunun bilincinde emin ol ki arkadaş
yağmur yağar eğilir incecik yaprakların
ve sevdalı bir çifte seviyor sevmiyor diye heyecan yaşatamadan solarsın
evet biraz acı bende biliyorum
gecelerce kanadığım oldu sevdadan
elbette acı olacak yağmur yağarken ağlayacak kadar sevmek
bunu bil öyle sev
sinemalar
çocuk parklarında ki banklar
kent ormanları
ve o güzelim güzeli hayaller
senin dışındaki insanlar için
yani öyleymiş gibi geliyor bu durumlarda
ne yapayım be arkadaş kimsenin elinden bir şey gelmiyor 
bazen de sen bazıları için diğerlerinden oluyorsun
ne bileyim sevdiğin kızla sokak başında karşılaştığında falan
yahut bir gülücük anında gözleriniz takıldığında havada
amma uzattım bağışla arkadaş
sev sana sevme demem 
ama bil başına gelecekleri
çocuk parklarındaki bankta
elinde sönmek üzere olan sigaranla
hafifte sarhoşken aslında
yalnız oturmayı göze al 
al da öyle sev.

Çağdaş Ünbal



24 Mart 2013 Pazar

Yavan Şiir

adın geçti yavan bir şiirde
şiirin yavanı olmaz belki ben yazmadıkça
oysa bu durum
hacı bayram veli'nin şehzade mehmet'e
elif de yavrum demesiyle denk bir durumdur
bu tarihi anektodu bilen
anlayacaktır yavan bir şiirde adının geçmesinin
tan vakti kuşların meşk etmeleriyle
sevda sözlüğünde anlamdaş olduğunu.

ben bu tarihi kentte
seni düşünmekteyim ulu orta
dost sohbetleri yavan
ekmek aş yavan
ve ne varsa hayata dair senin dışında
elbette hepsi yalan.

sevgilim
sen bir ince hastalık gibi sararken beynimi
inzivaya çekilmiş bir derviş uykuya dalıyor
küçücük, karanlık dünyasında
bense seninle kafayı bozmaktayım
ve yavan şiirler düzmekteyim
okuyanın anlam veremediği
aşklaşmalara yaramayan
tarihi anektodları bilirmiş gibi yapan.

allahım bir şair abimiz vardı
sen yapabilirsin bu işi demişti
mevzu aynı ve allahım biliyorum senin elinden geçiyor
iki nehrin denize varmadan kavuşması.
benim iş çocuk oyuncağı kalır hikmetlerin, mucizelerinin yanında 
ne olur kırma adını anarken titreyen şu kulunu.

işte sevgilim
ben ki aklımı senle bozmadan evvel
tasavvufa gönül salmıştım
şimdi meyvelerini taşlamak için geri döndüm
adının geçtiği yavan şiiri
yazdım yazalı içimi doldurdum yaradanla
ve inan ki sevgilim
adının yavan bir şiirde geçmesi
mansur'un enel hak diye inlemesine eşdeğerdir
yazılması mümkün olmayan sevda sözlüğünde.

Çağdaş Ünbal

22 Mart 2013 Cuma

İntihara Meyilli Şiir Üç

sevgilim
bir şehre vardım ki
sevmeler ayıp
özlemler örtük
kederler ayan beyan
ve pres kaplamalı kimlik gibi 
ceplerinde taşıyor insanlar umudu.
silah sesleri
aç bebe seslerine karışıyor
bazen bastırıyor
lübnan karşımda işte
uyanmış yüzünü yıkıyor
ben ilk günaydını kül tablasıyla paylaşıyorum.

otel odaları yalnızlar için dizayn edilmiş sanki
uzanıyorsun yatağa
tam bir düş ovası tavan
hırsla kalkıp ip arıyorum
tabure ortada.

ölürken insan aramıyor yeri yurdu 
zaten ölülerin olmuyor vatanı 
ve kim intihara kalkışsa 
usta bir denizci edasıyla atıyor düğümü.

otel odaları sevgilim 
yalnızlar için ideal bir son.
ve olmayan sevgililere 
sevgilim diye seslenmek
intihara şiirsel bir hava katıyor
fakat koklayamıyor insan.

ne acı sevgilim 
insan yirmi sene sonrayı
öyle merak ediyorki
bir sonraki erkan oğur albümünü
ya da ali lidar şiirini.

elbette akacak sular seller gibi hayat
senin saçların uzayacak şairin dediği gibi
ve belki sevgilim 
devlet ötenazi hakkını tanıyacak
ve böylelikle
ilmiği atarken insan 
böyle hayaller kuramayacak.

ben şimdi bu şehirde barıştan bahsetsem kim dinler
ölmeye meyletmiş bir adam 
kaybetmişse pres kaplamalı umudunu
gazetelerde yer almasına ne gerek var hükümsüzdür ilanının
yahut silah seslerini bastıran bebe sesleri olsaydı
çözüm olur muydu benim için
neyse sevgilim
ilmiğin son düğümünde bunları konuşmak anlamsız
sen yine de yaz akşamları balkonu soğuk suyla yıka
kuşlara ekmek kırıntıları koymayı unutma
fesleğeni sula
ekmeği azalt ve yürüyüşleri aksatma
tasavvufa vakit ayır
ve kederlenmeyi kes artık
sonu yok bu gidişin
orta doğuda silah sesleri susar elbet
sen içindeki sancıyı sustur yeter ki.

lafı uzattıkça uzattım affet
ölüme bir adım kala düşüyor insanın çenesi
söylenecek sözün varmış gibi hissediyorsun
oysa olmayışından ölüyorsun.
mutlak bir bilinçle bil
ve sana sevgilim diye seslenen bu adam için
her mayıs iğdeleri kokla.

Çağdaş Ünbal

19 Mart 2013 Salı

yar'e bergüzar


sur diplerinden papatyalar topladım
aktarlardan tarçın
ve sevgilim
tarihi bir çarşıdan bugün
meyve kokulu sabunlar aldım sana.
şairim ya yetmez şiirim
ve bilirim
bir ananın bebesini emzirememesi gibidir
seni sana anlatamamam. 
hangi sözlükte yazar ki
güvercinlere bir avuç buğday ile yaklaşmanın sevdacası.
ve elbet yine kelimeler olacaktır
arsız bir sevdalının hediyesi.

Çağdaş Ünbal

17 Mart 2013 Pazar

gönderme

sevgilim.
erik ağacının çiçekleri 
rüzgarlı havalarda öyle çiçek döker ki
kar yağıyor sanırsın nisanın ortasında.
inanma sakın sevgilim
kanma baharın bu cilvesine
bir de kim bilir 
ufak bir iş deme ne olur. 

Çağdaş Ünbal

Yol.

papatyaları karıştırmazdım bu işe
yol terk edilmiş köylerden geçmeseydi
ah be yavrum
nedir benim şu papatyacıklarla alıp veremediğim
yollar beni senden uzaklaştırıyor amenna
terk edilmiş köyler derin keder amenna
fakat şu papatyalar a yavrum
sanki boynuma ilmik oluyor
senden uzaklaştıkça.
susuyoruz ağız dolusu açıldıkça ara
mevzusu dönse diye bekliyorum
altın düştü dese mesela birisi
çat yapıştıracağım alnının çatına papatyaları.
işte sevgilim ben böyle allak bullak olmuşum
kederi baş ucuma koymuş
yüksek dağları fikrimde ayırmaktayım
sen 
çok uzakta bir başkentte
ki başkentler de dahil tüm şehirlere lanet okumalı
bir sevdaya ev sahipliği yapmadıkça.
bu ahval içinde sevgilim
papatyalar bahanesi olsun bu işin
ve yollar
mutlak bir inançla var olan yollar
sana çıkmalı artık. 

Çağdaş Ünbal

15 Mart 2013 Cuma

..

trenler kalkar akşam üstleri
uzak şehirlere
ve seni sevmek ile anlam kazanır cam kenarları.

Çağdaş Ünbal 

10 Mart 2013 Pazar

Baharın Senin Yokluğunda Gelmesi

salıyı çarşambaya bağlayan geceler de dahil
bütün geceler anlamsızdır yokluğunda.
baharın kapıda olmasının bir anlamı mı var
papatyalar vitrin önünde soldukça.
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil diyen şairin
aşk şiiri yazmaktan vazgeçmesi gibidir
yahut aktarların iflasın eşiğine gelmesi
kırlangıçların göç yolunu değiştirmesi gibi
baharın senin yokluğunda gelmesi 
tenimizde dermatolojik bir reaksiyondan başka ne olabilir ki. 
yokluğunu bin bir argümanla açıklamak 
falcıların haddine ise
illegalite ilan ediyorum 
ve senden vazgeçmeye
bir bahar akşamı bağışıklık sistemimi güçlendirerek başlıyorum.

Çağdaş Ünbal

6 Mart 2013 Çarşamba

Önsöz

bankada sıra numaramın belirmesi için ışıklı ekranlara bakarken fark ettim
ne kadar uzun bir cümle kurduğumu ise şimdi.
eski zaman şairinin sözleri günümüzde anlamını yitirmekte
sevmek dediğin ne kısa kelime
mesele seni anlatmaya gelince
sevmek önsöz olur yalnızca
çünkü bir insan evladının senden bahsedebilmesi için
günlerce aktarları dolaşması
ve allah'a inanması gerekir
yoksa seni açıklamak 
kusura bakma ama sevgilim
büyük patlamanın harcı değil.
o'ki
aktarlara fırsat vermeden doğadan sana aktarmışsa kokuyu
secde ile mümkün değil teşekkürü. 

Çağdaş Ünbal

5 Mart 2013 Salı

Bir Çiçek İsmi

                                                                                 "adını bir çiçeğe vermelilerdi"


bende bir gün anlarım 
işlerin bu şekilde yürümediğini
şiir dediğin şeyin
bir kilo portakala 
yahut 
yağmur sonrası papatyalara eşit olduğunu. 
seni severek geçirebilirim ömrümü
yakınmam bundan
ve inan söz etmem dost muhabbetlerinde 
gözle görünmekle kalmayıp elle tutulan uzaklığın
aramızda sere serpe yatışını 
bir şarkı gibi mırıldanmam yaz akşamlarında.
portakal bahçelerini düşlerim 
dağılır kötü düşünceler
sen yeter ki şiir diye yazdığım 
ve belki manavlara özendiğim bu tezgahta
şiirlerime konu ol.
ben bir yolunu bulurum elbet
benzetirim daldaki kiraza
yol kenarındaki sarı başlı çiçeklere
kelimeler ne güne duruyor
dilimde kırbaç var benim inan 
sen yeter ki gel 
yerle bir ederim zihnimin duvarlarını
bulurum seni anlatacak hiç kullanılmamış bir çiçek ismi. 
adını bir çiçek taşımayacaksa zaten
hiç bir şiir anlatamayacaktır seni.

Çağdaş Ünbal

3 Mart 2013 Pazar

Çek Ellerini Hayat.

bir konsomatris nasıl yorgunsa 
sabah ezanında
taksi koltuğunda.
çek ellerini hayat
çalışmıyoruz bu gece
ter kokularını ayıklayacağız üzerimizden.

Çağdaş Ünbal

1 Mart 2013 Cuma

Bahar'a.


ve bahar bu denli yaklaşmışken
tetiği çekmekten farklı değildir senden bahsetmek.
mevsimler demiyorum yanlış anlama
elbette ki yokluğunu hissettiren 
uzun kış akşamları dahil değildir bu sınıflandırmaya.
mevsimler demiyorum dikkat et hepsinde yoksun
kategorize etmek hadsizlik olur
oysa bahar diyorum sevgilim
adı üstünde çiçekleri balkonunda
bahar diyorum
bin bir renk yeryüzü
ve aşk için her bir doğa olayı.
kuşlar sıcak topraklara geri dönüyor
en çok kırlangıçlara seviniyorum
onları da sınıflandırmıyorum dönüyorlar işte
bu eylem sana bir şeyler çağrıştırsa 
ve bu baharın gelişi
ritmik bir müzisyen edasıyla titretiyorsa kalbini
dönüşün için herşey hazır
ellerim halen sıcak mesela
gökyüzü desen yerli yerinde 
tam kıvamında havanın sıcaklığı
sorsalar bir kavuşma 
ancak bu kadar güzel şartlarda olabilirdi bana kalırsa.
yine de sen bir yerlerde rast gelirsen bu şiire
bil isterim
lanet olsun kırlangıçlar dahil tüm göçmen kuşlara
"ayakkabılarını kapımda görmek istiyorum" diyen şaire özeniyorum.
o kadar.

Çağdaş Ünbal