18 Aralık 2016 Pazar
Hasat.
'bülbülün konduğu dallar..'
kadınlar var ekmeğini
taş suyuyla yumuşatan
golsüz beraberliğe sevinenler
plaza önlerinde sigara sayanlar
otobüs parası denkleştirenler
ve bir pazar klasiği
masada kendini bırakanlar
aralık güneşinde
kursağındaki öfke tohumunu çimlendiren
daim tıraşlı adamlar
mevzuat çerçevesinde soluklananlar
hiç aşık olmayanlar var bir de
yavan ve çirkin
ölenler var sonra
ufukta ismi sayılmayacak olanlar
ha burada
ha ötede
çoluk çocuk demeden
kara kış toprağa sarılanlar
meydanlardan kör karanlığa
meylerden bucaksız çöllere
allah ve diğerleri
arasında bu kıran kırana
gökyüzü mü perde gözlerine
astigmat mı yoksa
kahhar olmaktan beri
oyuncu değişikliğinin sırası değil
gönül kırıklığı baki.
Çağdaş Ünbal
28 Kasım 2016 Pazartesi
Güz Problemi
ha kiraz zamanı
ha gazel dökümü
fırtınalar serin bulvarlara
düzün dağları sıralı
ocakta ekmek
salkımda üzümü tekmil eyleyin
dilinize dolansın bir türkü
bir ucu kerbela
bir ucu burada
toroslarda
geceyi biçsin yalnızlar
narlar ve rahim çatlasın
düşene ağlasın şairler
düş(ene)
çağdaş ünbal
29 Ekim 2016 Cumartesi
Orada Öylece
şairler,
babalarının ölü çocukları.
pazar sarhoşluğu
ekşimsi bazalar ve alarmdan önce uyanan soğuk
zamanın yırtılması en olmadık yerlerde
derin çukurlar oluşturması
varlığı kendine armağan bir ölümün-
kuru yüzeyinde
ellerimde kuruyan bu hayatın
yapay birleşenleri
ve gerçek kişilikleri adına
yeni yaşın kutlu olsun çağdaş
Çağdaş Ünbal
20 Ekim 2016 Perşembe
Şk.
eklem yerlerinden kırılmış zaman
(ne demekse)
ki biz daha evin yolunu bulamazken
-üstelik
üstümüzde aydınlık bir gökyüzüne rağmen-
kim susturmuş
olanca öfkesini kent çöplüğünün'
diyesi geliyorsa da çöpçülerin
gömlek ceplerinde vukuatlı nüfus kayıt örnekleri
ve dünyaya meyletmiş evlatlar
trafolarda şiir
billboardlarda ucuz tatil fırsatı
kredi kartsız
kefilsiz
ve bütün kışları kapsayan taksit imkanıyla doğum
yani plasenta
business yolculuk ve kubar
altımızda karanlık bir yeryüzüne rağmen
çiçeklenen ölüler ve mezar taşları
allah'ım teşekkür ederim.
Çağdaş Ünbal
15 Ekim 2016 Cumartesi
Olmak Üzerine
dünya deniliyor
sokakları, bulvarları
parkları
ve meydanları hıncahınç doldurup
sonra gövdemizi serecek bir dal arayışımıza
ekmek kaygımıza
telaşemize
endişeli adımlarla
korkumuzun o nahoş kokusunu saldığımız kaldırımlar
otobüs durakları
arka sokaklar
dalımızın yolları- da dahil
dünya deniliyor işte
sürekli çekip gitmemize
bir yerden
herhangi bir yere
kanımızın çekildiği
deriden ibaret bedenimizin öylece çakılı kaldığı yere
dünya..
ahret ve piyasadan muaf
vitrindeki yansımamız kadar ölüyken bedenimiz
tabutlar gördüm
kendini taşıyan
bir yerden
herhangi bir yere
geceydi.
Çağdaş Ünbal
20 Eylül 2016 Salı
Badana Sonrası
bazen,
baharda bir balkon
kadar güzelken dünya
hipodromlar ve genelevler ıhlamur
pasajlar sevda ve
çiçekçiler çiçek
tütüyorken dünya
intihar çiselemiyorken yani
okul sıralarına, adliye koridorlarına
ve halk otobüslerinin kuytu köşelerine
bütün şairler sarhoşken yada
bir kucak dolusu papatya gibi güzelken dünya
güz
kırılıyor
Şam yolunda
turna kılığında
sonra çöl.
Çağdaş Ünbal
18 Eylül 2016 Pazar
Öylece.
yitirmiş gibi akşamlarını..
delirmiş mi
oyun mu oynuyor
niye duruyor orada
bir derdi mi var
hasta mıymış
oysa az ötesinde deniz ılık
ve bir piyesi canlandırır gibi balıklar
güneş savsak
kıyıya yanaşan tekneler denize saçılmış birer boncuk
adam yarım bırakılmış bir çay bardağı gibi
masada
öylece duru(yor)
sesini koyup ağlaması geliyor dağların
Çağdaş Ünbal
11 Temmuz 2016 Pazartesi
Göğe Paralel Kavak
bugün de bitti Süleyman
biz ölemeden bitti
gün,
gidenlerin üstüne devrildi sessizce
kundak misali avucumuzda
alaycı ve bilge
(tanrı bağışlasın)
sararmış dişleriyle tam tekmil yarın
ölemiyoruz Süleyman
gömülmek derdimiz midir?
Çağdaş Ünbal
4 Temmuz 2016 Pazartesi
Heba.
çiçekler,
bir kalenin burcunda
yada ucunda bir balkoncuğun
yaralayıp
aralayabilir sizi dünyadan
çünkü aşk
duvarınıza kazınmış
bir eski zaman yeminidir
ki o'dur
dağlardan esen
çarşı pazar gezdiren
soluğunuzu kırlentlere gömüp
her sese kulak astıran
ve sizi
ulu orta üryan, perişan
ve bi'çare kılan romanlarda
bahs'açmadan geçemezsiniz
o duvarın önünden
yaralarınızdan.
Çağdaş Ünbal
1 Temmuz 2016 Cuma
Araf Hurması
8-9 büyük sahada yediye yedi
1a
cennette toprak kokusu
satan bir aktar olduğu söyleniyor.
Erol Taş işletiyormuş.
2a
kuşlar voltadaydı,
biz uçtular sandık.
3a
göç hakkında yazdım. yayınlayamadım.
3.kuşaktım. az
etkilendiğimi düşündüm. utandım.
4a
işçi yevmiyelerini
düşürüyorlar diye elinde sopayla sokakta suriyeli koşturuyorsun senin
insanlığını sikiiim.
5a
bize atkı ören
sevgililerimiz oldu. onları aldattık.
6a
uzatmalarda oyunu yavaşlatan
ile köftecide sıramızı çalan aynı kişi.
7a
ankara her şeye rağmen
umut, biraz ankaragücü biraz gençler.
Y1a
şair emekliye ayrıldı
limonlu votkalardan.
1b
şah’ı gülistandan güzelsin
güzel. ( sıdkı )
2b
bana bakışın birazda
faşizme vurulmuş karanfildir.
3b
yağmur yağınca cırcır
böceklerinin sustuğunu yirmi sekiz yaşında fark ettim. üstelik fevkalade
yalnızdım.
4b
kaderi en iyi tanrı okuyor. göğsünde
kırmızı bir kurdele.
5b
gökyüzüne hayretle
bakmışsan bir kez, artık iflah lenslerin.
6b
natGeo wild sayesinde
hepimiz timsah uzmanıyız. ekler; siktiredilmiş yayın akışı.
7b
sokak köpeğine tekme atan
ile halı sahada abanan aynı kişi. (tespit içerir)
Y1b
baharın altı şartından
beşi çiçek. plastik çiçek; şirk.
Çağdaş
Ünbal
23 Haziran 2016 Perşembe
Umutlu -1
elbette
vapurlar dövecek denizi
kıyılarda biz
öylece çaresiz
ve aşık
şiirler okuyacağız
kalk diyeceğiz
ayağa kalk
ve savur öfkeni
savur ki
sararsın aşkımız
sahiller boyu
çiçek tezgâhlarında
kiraz ucuzlasın,
değer kaybetsin caddede vitrin
elma serilsin damlara
biraz sarhoş
çokça bilincinde bu kaygının
yalın ayak geçilsin
üstünden denizin
sarılsın yaraları kitabınca.
Çağdaş Ünbal
18 Haziran 2016 Cumartesi
Su Çatağı
çünkü
en güzel
yerinden kırılmıştır bahar
kahvehanelerde
toprak
üzerine kana bağımlı söylevler kusarken,
mayınlar
dizerken kardeşliğimizin hudutlarına
akşamın
oluşuna şaştık da
kadınlarımızı
düşledik
sigara
külleri duruyordu paltomuzda
sıkılmış
yumruk gibi düştü yollara
bir
demet krizantem
şifonyerde
inci küpeler
ve şiir
artıkları
şirk
duvarlarını aştı
ellerini
kendinde paralayan ve
elbet
ellerini kendinde aklayan kadınlarımız
yağmura
soyundu
kırıldığı
yerden
aşılandı
bahar
17 Mayıs 2016 Salı
Mihmaniye
ak bir tay doğurdu ay
eklemleri kırılmış günleri sürükleyip peşinden
antibiyotik dolu bir torba
ve aklına ring meseleler ile yollandı adam;
akasyalar düşmemişti henüz
Çağdaş Ünbal
Radyoaktif Sayıklamalar
geceden artan insanlardan
yani cümle kaybetmişlerden sıyrılıp
sakallarımda uyanır güneş
vaktidir;
fırıncıların, taksicilerin
orospuların ve
feneri orada öylece bırakmışların
tuz öğüten gözlerimde
utançla karılmış uyku,
eve dönme isteği
ve terminal
terminal ki
kolon diplerinde can kusmak
yani izmarit
yani mermerin sararması ayak altlarında
şehir gizlisinden vurulmuş da
tablaların benzi sararmış,
kan kaybından muzdarip güvercinler
kahrın eş anlamı
yahut arka cebimde
mavi renkli
bir otobüs bileti
bütün göz temaslarında kimlik kontrolü
soluğumda ağır metal
ve çare'sizlik
çün'
çorak topraklardan,
dağlardan ve ağıtlardan
yıldızların köreldiği
bileğimden ötesi kürt memleketi
bir keresinde uyumuştum.
Çağdaş Ünbal
3 Mayıs 2016 Salı
Enfeksiyon
dizemsiz kalp atışların
boşluğun içinde sağır
üstelik alnında önceki yüzyıldan kalma
kanlı bir kasatura
ellerin el değil,
gözlerin kan çanağı
muhakkak hırkanda sakalların
ıskaladığın gökyüzü,
ıslıkladığın lunapark
ve talan edilmiş ne varsa
orada
öylece argın
gövdende
karıncaların intihardan evvelki izleri
aklın uyuşuk bir pazar sabahında
kan kaybına endeksli
sevdan kardeşim,
polis kameralarından sıyrılan
pimi çekilmiş bir bahar gövdende patlayan.
Çağdaş Ünbal
18 Nisan 2016 Pazartesi
İntihar-İç Çekim
yazönü pazarından bir öğle vakti
ismiyle müsemma bir kese yenidünya ile
yükün toprak gibi çıkmışsın
kaşlarının üstünde biriken ter damlaları
kulaklarında uğultu
ve yol boyu dizilmiş kadınların arasından
cesedini eve zor taşımışsın
soluğundaki ağırlık
bileklerinde parıldamış
kesilmiş uğultular
hafiflemiş yükün
tezgahta yenidünya.
Çağdaş Ünbal
30 Mart 2016 Çarşamba
Tutukluk Yapan Deklanşör
ağırlığıyla sallanan dala şaşan bir serçe
gelip şuramda duranda
kalbi kırık yılkılar
geceyi öperken orman diplerinde,
sökerken dikişlerini dillerinden
beni bozkır eyleyen bu sevda
kalbimi kırıyor biraz da
ağaran toprağa seriliyor
avcının soluğuyla
boşluğundan vurulmuş olanlar
denizden çok uzakta.
Çağdaş Ünbal
28 Mart 2016 Pazartesi
Sevdadan Ağaran Akşamlarda
bir zeytin ağacına bakarak
bakarak bir zeytin ağacına
seni düşündüm
kollarımda kuşlar
gövdemde bir kaç karınca
bozkır uyku sersemi
tazecik bahar
gözaltı torbalarıma basınç
sol yanıma şantaj
seni düşündüm
akşamüstü müydü
gün mü ağarıyordu
saydım da şu yağmur tanelerini
tam sonsuz ediyordu
toprağın doyumu kadar sonsuz
gökyüzü, gülüşün ve
seni düşündüğüm kadar sonsuz
şu kıvrılan yollarca
aktım,
dönüp dönüp baktım şu boşluğa
ayakkabılarım çamur içinde
sakallarımda buhar hıncahınç
soluk alıp verdim
büyüdü filizlenen yanları bir ormanın
soluklandım da seni düşündüm
şehir ateş böceklerini yaktı
bir baba işten döndü
duraladık,
kuruldu sofralar
bakıştık aynalar olmadan
seni..
Çağdaş Ünbal
23 Mart 2016 Çarşamba
Su ve Denklem
her vapur denizin uykusunu böler
akşamın sahiplerinden
yani
travestiler,
defin arayıcıları,
ve mezarlık bekçilerinden sıyrılıp
giyitsiz kalmış gibi güneş
hani
anadan üryan konmuşken
küften ve tozdan kararmış demirlerine balkonun
uyanıyor ebe gümeçleri,
gün'aşıkları
ve
karıncalar çiğniyor
toprağın geceden tutulan yanlarını
suyun durulduğu yerden
geride kalmış salyangoz azmiyle
ağaç dallarına ilerleyen-
vaktinden sonra gelen
yahut kapıda karşılaşılan
bütün tabiatı bir ah ile hallaç eden-
sıvası dökülmüş mekteplerde
duvarları süsleyen
kuru boyalı tablolarda
mevsimler.
yeryüzünden arta kalan
bir meşgalesi vardı onların
şimdi hatırlayamadığım
sonra-
bileklerimde
uçaktan artığı soğuk metalle çizilmiş
bir akşamüzeri tasviri kaldı geriye
ah.
Çağdaş Ünbal
14 Mart 2016 Pazartesi
Ön'sızı Olarak D.
borsa haberlerine geçildiğinde radyoyu kapatanlara'
şehri en çok cam kenarından görüp
buğusuna çizemediklerinden muaftır vatan
uğruna ölünecek bir şeymiş gibi
öldükçe parçalanan
tam zamanı sardunyaların
dünya denilen yere taharet mi dersin
balkona renk,
vicdana soluk mu
ölme canım kardeşim
uzuyor günler
parklarda tazecik bahar..
çağdaş ünbal
13 Mart 2016 Pazar
Çaresizlik Üzerine
gölgeler oynaşıyor dalların arasında
gecenin en olduk yerindeyim
saç'diplerim mayın
ellerim kendine ağır
bir çocuk karanlığı soluyarak uyuyor-
aklıma bendir tutuşun geliyor
bileklerinde oya
günün en olmadık yerinde
adına sadık
dudaklarım yara
pamuk pamuk umutlu oysa
yokuş ile gökyüzü
-galip
ve kırgın biraz
suskunun yazgı olduğu yerlerden
yorgun yılkılarla gelmişler
benim aklım fikrim bileklerinde
dudaklarım yara
üstelik zift bulaşmış uykusuzluğumla
karanlığı..
Çağdaş Ünbal
22 Şubat 2016 Pazartesi
Sevda Üzerine Bir Uzun Susku
sen öyle okyanus baktıkça
tenimde tuz yanıkları
gölgesiyle sıyrılıp geçen
suskun kalabalık,
çocuklar ve seyyar satıcılar habersiz
banklarca gülüştüğümüzden
yitirdiklerimizle bir'arada
bir çardağın altında
kuşlara kalsın diye kırıntıları
ayalarıma bıraktığın yemiş
bak bu giden günün kendisidir
geriye kalan
ellerinle soframıza taşıdığın bahar
ve tenimde
gözlerinden kalma tuz yanıkları.
çağdaş ünbal
7 Şubat 2016 Pazar
Biyoloji Ders Notları 2
serin bir akşam uğultusu
kütüphaneler boyu sus-
ve elde
yosuna bürünmüş bir olta
inanmanın karanlık suları
sahi orda basınç kaç?
eslerden oluşan ezgi
tek kolluların alkış tufanı
uyuma isteği ve çekyat
kalabalık ve yoksunluk sendromu
indirim günleri
allah ve diğerleri
hayır, kediler hariç
sessize almış toprağını mezarlık
serseriler ve dervişler
üçüncü sınıf otel barları
inanmadığıma inanamıyorum because
ekmek gayesiyle haşır babam beşir
kan bağına
biraz votka
sarhoşluk ertesi otopark
kapüşon ve izmarit
inanmanın hudut boyunda
kalp çarpıntısı, bulantı
kulislerde morfin
-ve perde-
yaşadığımıza şaşarak.
Çağdaş Ünbal
17 Ocak 2016 Pazar
İdrak Aynası
yoksun
ve benim bunu susacak cesaretim yok
bu yüzden şiir
bir ulaşım aracıdır
tirenlerin makas değiştirmesi
kalk naklini bizzat kalpten izlemek gibidir raya
tamda olduğum yerden bakınca -yine
yoksun
ve bu bir şiir.
enstrümanları susturup kendini kayıran -es
çarpışan moleküller
birler sıfırlar
bilimle açıklama telaşesi
oysa bütün prizler boşta
duvar da kesişir bir köşede
bunu duvarın gözüyle
-yoksun
ve
benim aklım fikrim bunda.
Çağdaş Ünbal
Yel Sıyrığı
hızÇARPIzamanEŞİTTİR
gidenin hüzünlü yüzü yansımalarda
meleklerin gözleri allahın sopasıyla körken
tünel
iç yolculuğu bir tirenin
içindekilerden muaf, kendi payına
hal böyle iken
umut etmek varılacak olandan
yeryüzünün dehşet kulakları
ve ritm
doğu anadoluda ağaçların türküsü belki
hepimiz adına çığrılan
dağlar sonra
ipek şalını boynuna dolamış
adları evvelce konulmuş
yiğit mi yiğit
dağlar
bir tirenin olduğu kadar
bir tiren içre
yüreği bükülmüşlerin
yosun tutağı.
Çağdaş Ünbal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)