19 Temmuz 2013 Cuma
Meçhul Ağrılar
ak ellerde
yemeği getiren uçaklar
annelerin ölümüyle düştüler
yemezsen büyüyemezsin diyenler
oldukları yaşa sabitlendiler
enkazında buldular incecik bedenimizi
şükretme duygusu asılı kaldı salonun bir yerinde
koştum
koştum ciğerlerimi hissetmeyinceye
yıkılıncaya kadar duvarları zihnimin
vurdum
vurdum kelimeyi bir o yana bir bu yana
acının kaynağı kuruyuncaya
hasretin levhası gözümüzün önünde her daim
hangi sapaktan dönsek
hangi sokağı atlasak
varıp varacağımız
ince sarılmış
dumanı genzimizi yakan bir hasret
sizin oralarda buna amanı bol türkü derler
hah işte
bunu olur olmaz bir yerde deme
morglar ısınır, toprak kabarır
bahar gecikir
ücrasında anadolumun
kim bulmuş yitik öyküyü
kimin dilinin altında
heybemizde olsa da sersek şu bozkıra
gidenler gelecekmişcesine hazırlansak
ısıtsak dilimizi
soğumaya meyletmiş kelimelerimizi
hasretini bitirsek kamburumuzun
sonra
çocuklar sarılsalar annelerine
kopyasını çıkarsalar çaktırmadan
saklasalar sakallarının arasında
olur ya yıldırım
ansızın inebililir
bozkırın ortasında
bir başına duran alıç ağacının tepesine
boğazımıza takılan her neyse
geçirmiyor hiçbir akışkan
ve evet
gündüzler gereğinden fazla uzun
ve evet tuzlu
bütün kederlerin toplamının ismi anne
-eksiklik hep özümüzde-
Çağdaş Ünbal
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder