9 Eylül 2013 Pazartesi

Sessiz Cinayetler Bir: Hakan'ın Rüyası


Sokak her akşamüstü olduğu gibiydi. Köpekler aralarında gizli bir anlaşma varmış gibi aynı halde serilmişler kaldırıma ve esnaf. Aralarından sessizce yürüdü. Bakkala girdiğinde silik bir iyi günler yetiyordu. Poşete konulan bir ekmek ve sigara, arkasından gelen bir lira kırk kuruş Hakan'ın market fedaisi ile senelerdir koruduğu sözleşmeydi sanki. Apartmanın kapısı her zaman olduğu gibi omuz darbesine sebebiyet verdi. Merdiven başlangıcında dairesine kadar sayma isteğiyle rakamları sıralıyordu. Hiç bir zaman dairesine ulaşamadı. Bir keresinde üç'de bırakmıştı. Yine yeltendi. Sekiz'de kalakaldı.

Eve girdi, poşeti çekyatın üzerine bıraktı. Üzerini değiştirip bir sigara ateşledi. Televizyonu açmaya mı üşendiğinden mi aradığını bulamadığından mı bilinmez ama hiç uzanmadı kumandaya. Sigaranın küllüğe olan aşkı sonlandığında Hakan'ın uyuklaması uykuya dönüştü.

Uyandığında saat sekizdi. Mutfak mesaisini hızla bitirdi. Ne vardı ki ekmek arasına domates peynir koymanın. Televizyonu açmadan yedi ekmeğini. Çay suyunun kaynadığını hissetti. Bu öyle bir histi ki Hakan'ı defalarca yerinden kaldırırdı. Mutfağa giderken apartman boşluğundan gelen ses ile irkildi. Bu sesi nerde olsa tanırdı. Bu ses kemerin insan bedeninde çıkardığı sesten başkası değildi. Hakan bedenine yaklaşan bu pratik buluşun çıkardığı sesi çok iyi bilirdi. Bağırmayı engellemek için sustuğunda kulakları senin bütünüyle dolar, dünya kirlenirdi. Çayı unuttu. Bir süre daha dinledi sesleri. Aynadaki yansımasını görünce irkildi. Bir tavşanın kurşun değince minik bedenine nasıl dağılırsa öyle.

Mutfağa yöneldi. Çay olacakları bilir gibi fokurdarken bıçağı kapıp apartman merdivenlerine attı kendini. Sesin geldiği kapının önünde bir süre bekledi. İçerisi karnaval yerinde bomba ihbarı yapılmış gibiydi. Çocukların sesleri kurtarılmayı bekleyen kimsesiz çocuklardan başkası ile tasvir edilemezdi.
Hakan zile uzandı.

Kapının açılması ile gözün görme aralığında maktulün bedeninde dört bıçak yarası oluştu. Hızla yukarı çıkıp, kapıyı sessizce kapadı. Çayını içip uykuya daldığında apartman polis kaynıyordu. Merdiven sayısını bilse belki oranlayabilirdi. Rüyasında merdivenleri sayarken maktulün kapısında durduğunu gördü. Nede olsa bu ilk cinayetiydi. Yastığın soğuk yüzünü çevirdi Hakan. Karanlık olmayan bir geceydi.

Uyandığında hava daha aydınlanmamıştı. Sigarasını yakarken gördüğü rüyanın iğrençliğini düşündü. İğrenç olan maktulün kendisi mi yoksa yaptıkları mı, bunu tuvalette düşünmeyi tercih etti. 

Evden çıkarken rutin kontrollerini yaptı. Tüp kapalıydı, pencereler örtük, telefonu cebinde, sigarası da. Ve evet her şey yolundaydı. Merdivenleri inerken kalabalık bir meydanda buğday tanesine ilerleyen güvercin tedirginliği yaşıyordu. Yaşıyordu ki üçüncü kata geldiğinde kapı açıldı. Maktul ütüsüz pantolonunun paçalarını düzelterek merdivenleri inmeye başladı. Hakan bakakaldı. Bakakalış merdivenden inişini durdurmamıştı. Maktul merdivenlerden inerken poşetin acizliğiyle yeri kirletmiş çöp suyunu görünce hırıltıyla 'hayvanlar' dedi. Hakan bu sözcüğü çok yakınında hissetti. Maktulün sırtına öyle bir tekme attı ki karşı duvarda maktulün kanıyla çizilmiş portresini görebilirdiniz. Hayvanlar, hayvanlar, hayvan. Uyandı.

Kapı gürültüyle vuruluyordu. Gelen polisti. Demek ki cinayet sesliydi. Yatakta doğruldu Hakan. Sigara yaktı. Polisin gitmeye niyeti yoktu. Hakan'ın da teslim olmaya.

Hangisinin rüya hangisinin gerçek olduğu Hakan'ın hangisini daha çok istediğiyle alakalı değildi.  


Çağdaş Ünbal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder