16 Mayıs 2013 Perşembe

Yoğun Bakım İle Morg Arası Duvar Yazıları

uzun yalnızlıklar gömlek cebimizde
en çok kaldırımlar bilir bunu
bir de ellerimle beslediğim güvercinler.

insan koynunda yılan besliyorsa kendinden utanmalıdır
arsız muhabbetleri dara çekmeli
artık aynalara bakmamalıdır.

bir kova su yetseydi zihni temizlemeye
ne bankta sarhoşlardı insan
ne acısını çekerdi sırtındaki paslı hançerin.

gidip döndüğümüz yolları sahiplenmeyi severiz
yol bizimdir, yola ne verdin sorusu saçmadır
yolun bizden aldıklarını hesaba katınca.

bir de çiçekler var tabi
akşam üstleri pasajda solmaya direnen
satıcısının duası dondurulmuş çiçekler.

yine de insanoğlu bir mutluluğun peşinde
kimse açıp okumuyor göğsünün altında yatanı
ne garip, kimse bakmıyor aynalar ardındaki görüntüsüne. 

bir düşünce kalıyor uzanınca yatağa
bir yerlerde açlığı ezberinde tutuyor çocuklar
dönüyor dünya ben istemediğim halde.

ülkemde yaşam hakkı ihtimaller el verdiğince
yani bir kiraz ağacından düşüp ölmek 
yahut bir bombaya hedef olmak, -mayının sırası değil-

aşk dediğin şey kişiselleştirme
acısı, sancısı, tası, tarağı
eşit mesafelerde duramama belki de.

her şeye rağmen şeker dağıtmak çocuklara
cinnete vurulan morfin
gözlerinde bayramın tanımını gördükçe.

güzel şeyler de olmuyor değil
mesele arayan göz olmakta
gözün olmaması ise reklamlarda saklı -örneğin filli boya-

elimizi kalbimize götürmek için artık çok geç
vicdan satılan reyonlar için erken
gökyüzünü seyretmenin vakti olmaz.

duymuşsunuzdur ve belki görmüşsünüzdür; ölüm var
hissetmiş olamazsınız zira şu an bunu okuyorsunuz
ölüm denilen şey pencerenizden sizi izliyor olabilir.

işte tüm bunları düşündüm az evvel
elimi yüzümü yıkayıp televizyonun başına geçtim
ne de olsa bir kova suyun temizleyemediğini o temizliyor.


Çağdaş Ünbal






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder