13 Nisan 2013 Cumartesi

Haddim Olmayarak Fakat İnanarak; Nilgün'e



                                                                                                     Nilgün'e


"hadi kuşanın kalemlerinizi 
saldıracaksınız bir yeni yetmeye 
intihar üzerine şiirler diziyor diye"



ben bir kuş olaydım
yollarına konaydım nilgün.

nilgün'üm uyur şimdi balkonunda
belki konuşur kuşuyla, bilmediğimiz dilinde
bense intihara meyilli şiirler yazıyorum
nilgün'ün ölümünden seneler sonra
ne yapmalı ne etmeli de kandırmalı
ikna etmeli yaşamaya
ne yapmalı da
balkonlara demirler örmeden yaşamalı üst katlarda.

ama yeter,
yeter oynadığınız bu oyunu
sıyrılın artık mutluluğun bönlüğünden
sen güzelsin diye güzel beriki
sen duyuyorsun diye konuşuyor beriki
uyanın artık, bu son dönüş
koyun başınızı dizinizin arasına
iki kelam kitap okuyun
sokağa çıkın ulan
köpeklerden kaçın
gecenin kör karanlığında titresin bacaklarınız
kendinizi bir dinleyin
belki sizden iyidir kendiniz

senin mutluluğuna sevinmiyorum
kederin içimde bir yerlerde sarhoşluyor
anlamıyorsun işte
sen dalarken bin bir renk hayallere
duvarları şiire boyuyorum ben
bir sonraki günü göreyim diye
elimi kolumu bağlıyorum aklımdakilerin
ve nilgün'e özeniyorum
fakat kırmızı kahverengi defterim yok
sırf bu yüzden öldürdüm muhabbet kuşunu
ne fark eder ne yaptığım kanını
haydi uzaklaşın olay yerinden
bir ölüyle karşılaşamayacak kadar
diri kıvrımlarınız var nede olsa.

Çağdaş Ünbal




“Geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak, düşe kalka, yuvarlanarak, sürünerek… Nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostların yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını -geliyorlar! Uyuyan arzunun düşün imgelemenin anlağın belleğin leş kokularını duymaya geliyorlar. Ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıklarında seviniyorlar canlıyız diye.”
Nilgün Marmara, Kırmızı Kahverengi Defter sf.43

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder